• Hakkımızda
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
  • Novicinema Yazarı Olmak
Sonuç yok.
Tümünü Göster
  • Giriş
  • Kaydol
Novicinema
  • Ana Sayfa
  • İnceleme
  • Liste
  • Haber
  • Test
  • Podcast
  • Fanzin
  • Hakkımızda
    • İletişim
    • Ekibe Katıl
  • Ana Sayfa
  • İnceleme
  • Liste
  • Haber
  • Test
  • Podcast
  • Fanzin
  • Hakkımızda
    • İletişim
    • Ekibe Katıl
Sonuç yok.
Tümünü Göster
Novicinema
Sonuç yok.
Tümünü Göster

Yersiz Yurtsuz: Transit

Gamze Haykır
13 Ekim 2020
İnceleme
4 min read
Yersiz Yurtsuz: Transit
1
SHARES
PaylaşTweetleWhatsApp'tan Gönder

“Ve limanlar hikaye anlatılan yerlerdir. Bunun için varlar. Hikaye anlatmak tam da buradaki insanların hakkı.”

Biraz önce büyük bir film izlemiş olmanın farkındalığıyla evde yürüdüm. Yürürken de düşündüm: “Sinema iyi ki var!” demenin en gürültülü sesi duvarlarda yankılandı.

Bu yoğun duygulardan hemen sonra, maharetli yönetmen Christian Petzold’un değindiği konuları eşeledim kafamda. Kendisini Barbara filmiyle tanıyıp, “Bu burada kalmayacak!” diyerek diğer filmlerinin de tadına bakmıştım. Anladım ki yönetmen, farklı hikayeler üzerinden benzer temalarla ilerliyor: Doğu Almanya’yı terk etmek ile etmemek arasında kalmış olanlar, toplama kampındaki işkenceden kurtulmaya çalışanlar… Christian Petzold’un, sinemasal tavrını bu şekilde kullanması, Doğu Almanya’dan Batıya kaçmış bir ailenin çocuğu olmasından ileri geliyor. Sinema kendini ifade etme biçimidir diyoruz hani, tam da böyle bir şey. İnsanı ele almayan hiçbir şeyin sinemada yeri yok bana göre.

Anna Seghers, 1942 yılında Transit kitabını yazıyor, Petzold da aynı adla bunun filmini yapıyor. Serbest bir uyarlama olarak yapıyor hem de. 1940’lı yılları, günümüz Marsilyası’na dönüştürerek dönemin içinde olduğu kadar, dönemin dışında da kalıyor. Kitaptan biraz uzaklaşarak filmin anlatıcısını, barmen yapıyor. Dikkat çekilen en hassas yeri de mülteci sorunu olarak belirliyor. Hiçbir yere ait hissedememenin bir ağırlığı vardır, bilirsiniz. Ne gidebilirsin ne de kalabilirsin. Gitmek ile kalmak arasındaki çizgide dengede duramayan iki karakterimiz var: Georg ve Marie. Yani, Franz Rogowski ve Paula Beer. Bu iki ismi çok güzel filmlerde hayran hayran izledik ve bolca takdir ettik. Transit’te de edeceğiz, iltifat dolu sözlerimizi hazırlayalım.

Bildik yerden soruyorum: Nazi Almanyası’ndan kaçmak mı daha kolay, yoksa Nazi Almanyası’nda kalmak mı? Georg kaçıp kurtulmak istiyor. Tıpkı, Marsilya üzerinden Meksika’ya karısıyla beraber kaçmak isteyen yazar Weidel gibi. Ancak Weidel, bu hedefine ulaşamadan hayatını kaybediyor. Ve George ne yapıyor biliyor musunuz? Weidel’in yerine geçiyor. Yarım kalan hayatını tamamlıyor. Başta Weidel’in eşyalarını ve vizesini, Marsilya’da bekleyen karısına ulaştırma düşüncesinde. Sonraları, konsoloslukta Weidel sanılınca hiç bozuntuya vermeden yeni kimliğiyle tokalaşıyor. Çocukluk anılarına saplantılı, geleceği kurtarmak isteyip geçmişi de aramaktan vazgeçmeyen birisinin atıldığı macera sadece. Rotasını şaşırmış, ait olamamanın sancısını çeken yalnızca Georg olmayacak bu hikayede.

Marie, film boyunca yarattığı gizemi irdelememize izin vermeyen hüzünlü bir kadın. Teatral bir şekilde, bir görünüp bir kayboluyor. Arafta yaşayanların hayalet gibi tasvir edilişi sanki.  Konsoloslukta, Georg’un uğrak yeri olan kafede, sokakta, her yerde var ama bir o kadar da yok. Marsilya üzerinden Meksika’ya gitmek için kocasının gelmesini bekleyen ve gelmedikçe de arayışa düşen bir kadın. Fakat çok üzgünüm Marie. Kocan öldü ve onun yarım kalan hayatını Georg devraldı. Peki, Georg bu sefer ne yapıyor biliyor musunuz? Etrafındaki bu gizemli kadına aşık oluyor. Çünkü Marie, Georg için ümidin temsili. Kaçış hikayesinin, keskin bir virajla aşk hikayesine dönüşmesinin en gizemli hali.

Empati diyor yönetmen, ille de empati. En nihayetinde, her yolun sonunda eve ulaşma şansına erişenlerle, hiçbir yolu olmayanlara dikkat çekiyor. Bakın diyor, insanlar evlerini, ülkelerini ve sevdiklerini terk ederek, başka diyarlara sığınıyorlar. Ne yazık ki sığındıkları yere de sığamıyorlar. Bu politik tavır aynı zamanda sosyal meselelere edilen temas, bildik yerden yakalıyor bizi.

Filmin dinamik bir yanı, onunla dengelenmiş bir sakinliği, ayrıca mütevazılığı var. Petzold, bunu şu cümlelerle dile getiriyor: “Bu filmde sadece üç tane figüran kullandık. Diğer her şey, doğal akışında seyreden şeylerdi.” Alelacele davranmayarak, savaşın ve sınırların zorluklarını ana malzeme olarak ele alıp tüm bunları ajite etmeden güçlü duygularla aktarıyor. Faşizmin korkutucu gerçeğini ve açlığın uykuyla bastırıldığını biraz da Alman soğukluğuyla veriyor yönetmen.

Marie’nin kocasını beklediği gibi beklemek, Georg’un Marie’yi beklediği gibi beklemek, Afrikalı Melissa’nın astım hastası olan oğlunun iyileşmesini beklediği gibi beklemek, Montreal gemisini beklemek, köpeğiyle ülkeyi terk etmek için vize sırasında bekleyen kadın gibi beklemek, en çok da belirsizliği beklemek… Ve iddia ediyorum, beklemenin en heyecanlı hali, son 15 saniyedeki zaman diliminde gizli. Hepsi biziz işte, bizim hikayemiz.

Christian Petzold’un güvenli ellerinden çıkan Transit, son olarak aklımızı şu soruyla kurcalıyor: “Önce terk edilen mi unutulur, yoksa terk eden mi?”

Etiketler: 2018 FilmleriAnna SeghersBarbaraChristian PetzoldChristian Petzold FilmleriChristian Petzold TransitFilm AnalizleriFilm DeğerlendirmeFilm EleştirisiFilm İncelemeleriFilm İncelemesiFilm YorumlarıFranz RogowskiPaula BeerPhoenixTransitTransit FilmTransit Movie
Gamze Haykır

Gamze Haykır

Editör. 1995 Ankara doğumlu. Pamukkale Üniversitesi İşletme bölümünün açtığı kapıyı kapatıp, yeni kariyerini inşa etme peşinde. Filmlerin içinde gezinir. Gördüğü güzellikleri fotoğraflar. Yaşadığı il olan Antalya için methiyeler düzebilir.

Yorumları görmek ve yorum yazmak için giriş yapmalısın.

TAPTAZE

Alkolle İmtihan: Another Round

Alkolle İmtihan: Another Round

9 Ocak 2021
2020 Yılının En İyi Filmleri

2020 Yılının En İyi Filmleri

30 Aralık 2020
Htr2b Dönüşüm (2012)

Htr2b Dönüşüm (2012)

18 Aralık 2020
Kış Filmleri

Kış Filmleri

12 Aralık 2020
Senaristlerin Gücü Adına: Mank (2020)

Senaristlerin Gücü Adına: Mank (2020)

6 Aralık 2020
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
  • Novicinema Yazarı Olmak

© 2020 Novicinema.com

Sonuç yok.
Tümünü Göster
  • Ana Sayfa
  • İnceleme
  • Liste
  • Haber
  • Test
  • Podcast
  • Fanzin
  • Hakkımızda
    • İletişim
    • Ekibe Katıl

© 2020 Novicinema.com

Hoş Geldin!

Google ile Giriş Yap
YA DA

Bilgilerinle giriş yap

Şifremi Unuttum? Kaydol

Yeni Hesap Oluştur!

Google ile Kaydol
YA DA

Üye olmak için formu doldur

Tüm alanlar zorunlu. Giriş

Şifre kurtarma

Şifreni resetlemek için e-mail adresini yaz.

Giriş