Yönetmen: Alexandre O. Philippe
Katılımcılar: Guillermo del Toro, Jamie Lee Curtis, Elijah Wood, Peter Bogdanovich
Ülke: ABD, Yapım yılı: 2017 Süresi: 91 dk.

78 film parçasının kullanıldığı, 7 günde çekilen 45 saniyelik tek bir sahnenin sinema tarihinde çığır açacağı ve kendinden sonra gelen çoğu filmi etkileyeceği kuşkusuz 1960 yılında düşünülemeyecek bir hayaldi. Fakat birçok tabuyu yıkan Psycho (Sapık) filminin duş sahnesi bu hayali gerçek kıldı.
Ülkemizdeki ilk gösterimini !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali kapsamında yapacak olan 78/52: Hitchcock’s Shower Scene (78/52: Hitchcock’un Duş Perdesi) ise, bu meşhur 45 saniyelik duş sahnesini konu alan 91 dakikalık bir belgesel olarak karşımıza çıkıyor. Filmin orijinal renklerine sadık kalan belgesel, kendi renklerini de siyah beyaz olarak seçerken röportajlara da yer veriyor.
Kuşkusuz ki Alfred Hitchcock, gelmiş geçmiş en farklı yönetmenlerdendi. siyah takım elbisesi ve beyaz gömleği onun üniforması olmuştu. North by Northwest (Gizli Teşkilat) filminin ardından çektiği Psycho’yu bir şaka olarak tanımlayan Hitchcock; bazı kişilerin filmi ciddiye almasının onu şaşkına çevirdiğini, filmi çekmekteki tek amacının insanların lunaparktaki gibi bağırıp çağırmalarını sağlamak olduğunu söylerken bile kendi sinemasına olan farklı bakış açısını ortaya koyar.
Pycho’ya kadar korku filmleri bilimin çığrından çıkması sonucu oluşan şiddet olayları (canavarlar, uzaylılar…) gibi şeyler işlerken, Hostel filminin yönetmeni Eli Roth’un da dediği gibi “Psycho’da olan size de olabilirdi. Siz banyoda çıplak, yalnız ve savunmasızken ölü annesinin giysilerini giymiş biri gelip sizi bıçaklayabilirdi; çünkü canı öyle istemişti.”
1950’lerden itibaren amerikalıların giderek biriken korkularının bir yansıması olarak nitelendirilen duş sahnesiyle o korkular açığa çıktı ve kendi özel alanlarında bile güvende olmadıklarını ayırdına varıldı. Yönetmen Peter Bogdanovich, duş sahnesiyle sinema tarihinde “ilk kez insanların sinema salonunda kendilerini güvende hissetmediklerini, Janet Leigh’in çığlıklarının salondakilerin çığlıklarına karıştığını” söyler. Öyle ki duş sahnesiyle o zamana kadar yapılmayanı yapmıştır, Hitchcock. Filmin starı olarak anılan kişiyi öldürmüştür. Onun ölümüyle izleyiciler şok içinde kalırken o zamana kadar Janet Leigh’in açısından izlediğimiz film, bir anda Anthony Perkins’in açısına dönmüştür. izleyiciyse buna hazır değildir. Senarist ve yazar Stephen Rebello’ya göre, “o sahne yeni Amerikan belki de yeni dünya sinemasının habercisidir.”
Filmse sanki duş sahnesi için çekilmiş gibidir. Norman Bates’in (Anthony Perkins) Marion’a (Janet Leigh) banyoyu gösterdiğinde kekelemesi ve ne banyo ne de tuvalet diyememesi gibi; Marion’un bavulunu topladığı sahnede, hemen arkasında sağ omzunun üst tarafında arkada bulanık bir şekilde duş başlığının gözükmesi bizi o meşhur sahneye itmektedir. Bunların yanı sıra, Norman’ın duvardaki tabloyu alıp delikten Marion’u izlediği sahne de manidardır. Tablo, 17. yüzyılda Frans van Mieris Le Veux tarafında yapılan Susanna and Elders (Susanna ve Yaşlılar) tablosudur. Bu röntgenciliğin resmidir, Norman resmi duvardan alır ve röntgenciliğe başlar – aynı zamanda tabloda, yaşlılar Susanna’ya neredeyse tecavüzde etmektedir, elleri kadının vücudundadır.
40 bin doları çalan ve motel odasında onu geri götürme kararı alan Janet Leigh, duşun altına girer.
Akan suya onu günahlarından temizleme gibi bir anlam atfedilir; fakat su onu günahlarından temizlemez. Aksine az sonra duş perdesinde gözükecek gölgenin ölümlü kollarına bırakır. Bu sahnenin bir diğer önemli noktası ise, çıplaklık kullanmasıdır. O zamanlar yapım kuralları idaresinin çıplaklık konusunda belli kuralları vardır; fakat Hitchcock, yaptığı pazarlıklar sonucunda bununda üstesinden gelmiştir. Filmi özellikle siyah beyaz çektiğini, çünkü renkli olsaydı duş sahnesinde küvetin içine akan kanın izleyiciler tarafından iğrenç bulunacağını söyler. Bu cümle bile, duş sahnesi için yaratılmış Psycho filmi tezini tekrardan güçlü kılar.
78/52 bir belgeselin ötesinde. Filmin bilinmeyenlerini de açıklayan bir çözümleme olarak karşımıza çıkarken insanın içindeki Alfred Hitchcock hayranlığını bir kez daha arttırıyor.