Hangi koşullar altında bir insanı öldürmeyi meşru bulurdun? Ya da şöyle sorayım, mecbur kalsan insan öldürür müydün? Cevap olarak kırmızı çizgilerini sıralayanlar da olacaktır, “asla bir insanı öldürmem” diyenler de. Nihayetinde zor sorular bunlar. Gerçi liste hazırlayanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Herkes için cevaplaması zor olmasa gerek. Neyse, konumuz burası değil, İran. Yönetmen Mohammad Rasoulof, birbirinden çarpıcı dört hikayeyle İran’daki idam meselesini ve bunun insanların vicdanındaki yansımalarını Şeytan Yok’la (Sheytan Vojud Nadarad) perdeye aktarıyor. Şeytan Yok aynı zamanda ilk hikayesinin de adı. Odaklandığı karakter itibariyle diğerlerinden farklı bir hikaye olduğu için isim konusunda kafam hala karışık. Rasoulof filmin adına “Şeytan Yok” diyerek, “insan varken şeytana ne gerek var” mı demek istemiş, yoksa “koşullar böyle olursa eylemlerde şeytanlık yoktur” mu demek istemiş karar veremedim. İlki olduğunu düşünüyorum ama emin değilim.
Şeytan Yok, zaman zaman gerçekçi anlatımını bozan öğeler barındırsa da çok başarılı bir film. Mohammad Rasoulof, İran’daki idam meselesini hikayelerinde güzel işlemiş. İdam edilenlerin değil, cellatların gözünden bakıyor. Böylece mağdurun sadece iptekiler olmadığını görüyoruz. İdama dair fikirlerin seni ipe götürmese de, toplum içinde ölü sayılmanı sağlayabiliyor. Yani bir bakıma birini öldürmeyi reddedersen kendi hayatını sonlandırmış oluyorsun. Düşüncelerin bir bedeli var İran’da. Böyle bir ortamda da “seçme hakkı” sorgulamaya açık, içi boş bir kavram olarak kalıyor. İran yasaları böyle örülmüş. Bu nedenle filmin belgeselvari bir yönü var bana göre.
Hikayeler başladığında sadece bakıyoruz. İzleyici haline gelebilmemiz uzun bir hazırlık sonrasında gerçekleşiyor. Olayları kavramaya başladığımızda anlıyoruz ki yolumuzu bulabilmemiz için bir sürü işaret verilmiş. Böylece film bizi, sadece izlerken değil, bitirdiğimizde de etkisi altında tutmayı başarıyor. Bölümlerden oluşmasına rağmen temposu da gayet başarılı. Hikayeler, filmi bölen parçalar olmaktan ziyade merdiven basamakları gibi çalışıyor. Filmin tamamı imgelerle doldurulmuş. Mesela ilk hikaye Şeytan Yok‘ta yönetmenin, ışıklar üzerinden kurduğu temsile hayran kaldım. Bu imgeler üstü kapalı da değil. Hikayeye gizem katmak yerine onu güçlendirmek için kullanılıyor. Yani Rasoulof konuyu iyi kavramamızı istiyor.
Film, 70’inci Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı kazandı. Mohammad Rasoulof’in yurt dışına çıkış yasağı olduğundan ödülü almaya gidememiş. Onun yerine kızı Baran Rasoulof ve film ekibi almış. Baran Rasoulof son hikayede Derya karakterini oynuyor. İlginçtir, hikayenin konusu da cellat olmayı reddetmiş, kızını küçük yaşta Berlin’e göndermiş bir adamın hikayesi.