Son zamanlarda bir Netflix çılgınlığıyla karşı karşıyayız. Netflix hem dünya çapında filmleri toplayıp yayınlıyor hem de kendi içeriklerini üretiyor. Kaliteli dizi ve içerikleri üreterek kendine bir Netflix endüstrisi kurmuş durumda. Sinema endüstrisi denilince aklımıza Hollywood geliyordu. Şimdi Netflix’i de düşünmeden duramıyoruz. Peki, Türkiye’de sinema endüstrisi denilince akla ne geliyor? Tabii ki Yeşilçam! Yeşilçam ve Netflix aslında o kadar farklı değil. Öyle bir endüstri düşünün ki bir haftada size yeni bir film listesi sunuyor. Yeşilçam o zamanki imkânlarıyla bunu başarmıştı. Yeşilçam’ın sonralarında kendini tekrarladığı ve biraz konu arakladığı düşünülmüş olacak ki bizim milli sinemamız Amerikanlaşma uğruna yok olmuş durumda. Şimdilerde kolaylıkla bir sinema endüstrisinden bahsedemiyoruz. Yavaş yavaş yakalıyoruz tabii, BluTV falan, ama zor. Nitekim acaba kötü müydü Yeşilçam? İşte o tartışılır bir konu. Bu yüzden okuyucularımız için ikisini karşılaştıralım istedik.
Netflix’in The Marriage Story‘si ve Yeşilçam’ın Ne Olacak Şimdi? filmi bir o kadar aynı, bir o kadar da farklılar. Konuları aynı sayılır. Boşanmaya karar vermiş bir çiftin ayrılık sürecini konu alıyor. Her ikisinde de bir çocuk söz konusu. Fakat ayrılmayı kafaya koyan bir anne. İkisinde sebepler farklı ayrılık için, ama ayrılma sürecinin çetrefilliği iki filmde de karakterlerin yakasını bırakmıyor. Noah Baumbach’ın ödüllü filmi The Marriage Story, konuyu sanatın aurasıyla birleştirmiş, olayı daha yavaş ve derinlemesine anlatmıştır. Bunalımlı ve ayrılığı kabul edemeyen bu çiftin hikâyesi izleyende de hafif bir burukluk ve kararsızlık bırakmayı başarmıştır. Genel olarak bu evrede iki tarafın ayrılık sürecine girdiğinde inatlaştığı ve birbirlerinden daha fazla koptuğu, hatta bunu boşanma avukatlarının da körüklediği görülmektedir.
Atıf Yılmaz’ın 1979 yapımı Ne Olacak Şimdi? filmi farklı öğeleri içinde barındırıyor. Hem yıl sebebiyle hem de Yeşilçam filmi olmasından olsa gerek. Ne Olacak Şimdi? boşanmayı komedi unsurları katarak anlatmış. Güzel mizah öğelerinin bulunduğu bu filmde, The Marriage Story’de vurgulanan bireysel olma, kendini ilişkide var etme mesajı yerine evlilik ve aile kurumuna bağlılık daha baskın yansıtılmakta. Atıf Yılmaz filmine avukatların ilişkilerini ekleyerek okumuş insanların evliliğini de ön plana çıkarmış. The Marriage Story’de gördüğümüz evlilikte eşlerin birbirini nasıl gördüğü ve nasıl olmasını istediğini, biz bu filmde avukat çiftlerin diyalogları sayesinde görüyoruz.
İki filmi de izlediğiniz zaman evlilik sürecinin daha kolay olduğunu, ama boşanmanın daha zor ve yıkıcı olduğunu görüyoruz. O zaman her iki taraf da bu sürecin yıkıntıları arasında neden boşanma kararı alıyorlar? Burada daha derin düşüncelere dalmak gerekiyor. İki kişi yaşamak bazı fedakârlıkları ve bazı hareketlere karşı daha yumuşak olmayı gerektiriyor. O zaman eşler arasında oluşan bir gerilimle beraber kişilerin kendini sıkışmış hissetmelerine sebep oluyor. The Marriage Story’de bunu daha baskın görebilirsiniz. Kadın sorumlukları altında ezilerek kendi benliğini ön plana çıkaramadığında yaşadığı bunalım onu yok ediyor. Bu yüzden iki filmde de aynı duyguları ve bunalımları görebilirsiniz. Endüstriler değişebilir, yeni uygulamalar, teknolojiler gelebilir tabii. Ama özünde hepsi insanların hikayelerini, hayallerini, durumlarını, düşüncelerini anlatmaya devam edeceklerdir…