Söylenenlere göre Kevin Bacon, Tremors vizyona girmeden hemen önce hamile eşine “Yer altı solucanları konulu bir filmde oynadığıma hala inanamıyorum” diye kaç defa dert yanmış. O zamanlar bu filmi, kariyerinde ciddi bir düşüş olarak görüyormuş. Böylesine küçük bütçeli ve kendi nazarında basit bir filmde rol alması anladığımız kadarıyla onu baya üzmüş. Gelin görün ki bundan tam otuz yıl önce, basit bir B-film mantığında çekilen Tremors, günümüzde canavar filmleri içerisinde müthiş bir klasik olarak gösterilmekte ve hakkındaki tüm övgüleri de fazlasıyla hak etmektedir.
Vizyona girdiği sene 11 milyon dolarlık bütçesiyle 16 milyon dolar gibi fena sayılmayacak bir gişe geliri elde eder. Yine, sonradan bir korku klasiğine dönüşen John Carpenter imzalı The Thing filmi gibi gişede çakılan filmlerden olmamıştır. Tabii bu göreli gişe başarısında Kevin Bacon isminin de büyük payı bulunmaktadır. Tüm bunlara rağmen vizyona girdiği sırada günümüzdeki gibi bir sevgi seliyle karşılaşmaz. Fakat ne olduysa ondan sonra olur. Filmin VHS kasetleri, o senenin en çok kiralanan filmlerinden biri haline gelir. Kulaktan kulağa yayılan ünü sayesinde ilk filminin ardından pek çok devam filmi bile çekilir. Ancak çekilen her yeni film, ilk filmin kıymetini sinemaseverlerin gözünde daha da artıracaktır.
Filmin yıllandıkça güzelleşmesinin elbette pek çok sebebi var. Birincisi filmin başrolünde yer alan Kevin Bacon ve Fred Ward ikilisinin muhteşem uyumu. Bu iki oyuncunun canlandırdığı karakterlerin yer aldığı ve bizi gülümsetmeyen tek bir sahne yok neredeyse. Konuşmalarından tutun birbirlerine takılmaları ve hayatlarını kazanmak için yaptıkları işe kadar her şeyiyle muhteşem bu ikili, bütün filmi peşlerinde başarılı bir şekilde sürüklemektedir.
İkincisi, canavar temalı bir korku filminin uyması gereken her kuralı harfiyen yerine getirmesidir. Film, bir hayli komik olduğu kadar son derece gerilim de doludur. Fazlasıyla ilham aldığı belli olan Jaws’ın (1975) ve o minvaldeki filmlerin yolundan hiç ayrılmadan ilerler. Korku janrına ve canavar alt türüne olan saygısını tek bir saniye bile kaybetmez.
Ve yarattığı muhteşem sekanslar… Günümüz korku filmlerinin milyonlarca dolarlık özel efektlerle beceremediklerini, 1990 yılında ne kadar kısıtlı imkânlarla yaptıklarına şahit olunca filmin değeri bir kat daha artıyor gözümüzde. O meşhur, “arabanın yutulduğu” sahnenin verdiği etkiyi, bugün hangi film verebiliyor? Hele o muazzam canavar maketleri… Bugün dijital ortamda yaratılan efektlerin, o gün insan eliyle yapılan canavar maketlerinden etkileyici olmadığına birebir şahit olmak gerçekten çok üzücü.
Filmde yer alan diğer oyuncuların karakterleri de kesinlikle boş bırakılmıyor. Hepsinin kendince filme çok büyük katkıları var. Her bir karakter, filme elinden geldiğince enerji katıyor. İşte tüm bunlar bir araya geldiğinde, ortaya böylesine harikulade ve izlemeye doyulamayan bir film çıkıyor. Günümüzde çekilen bol bilgisayar efektli, işe yaramaz filmleri gördükçe 90’lı yılları daha çok özlüyor ve Tremors gibi filmleri daha çok sahipleniyoruz.